21 Haziran 2012 Perşembe

90'lı Yılların Mahalle Arası Futbol Kuralları


  •  İyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.
  •  Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.
  •  Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.
  •  Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.
  •  Üç korner bir penaltıydı.
  •  Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.
  •  Frikiklerde açıl biraz` denince `Burası Ali Sami Yen mi ? İnönü mü ?` şeklinde cevap verilirdi.
  •  Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.
  •  Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe `Açılsana 3 kere sektirdim` derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.
  •  Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `işe işe!` diye bağırırdı.
  •  Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.
  •  Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.
  •  Tanju, Rıdvan, Metin, Ali, Feyyaz, Hagi, Hami gibi dönemin popüler futbolcularının adı alınırdı.
  •  Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.
  •  Klişe laflar vardı: `At bakayim abinin kıllı göğsüne!`
  •  Elin avantajı olmazdı.
  •  Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.
  •  Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.
  •  Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.
  •  Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.
  •  Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.
  •  Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.
  •  Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.
  •  Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.
  •  Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.
  •  Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme oğlum, teknik vuracağım."
  •  Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.
  •  Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık gibi oyunlarda). Bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "Birim bir Allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.
  •  Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.
  •  Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi.
  •  Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. Önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.
  •  Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.
  •  Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.
  •  Skor ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.
  •  Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.
  •  El kasti değilse o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi...
  •  Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.
  •  Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat yine de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.
  •  Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı, kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.
  •  Kaleler taştan olduğu için atılan şut önce defansa çarpıp sonra taşın üstünden geçtiyse şutu atan takım gooll diye yaygara çıkarırdı. Rakip takımın gol değil kale üstü cevabına, gol yoksa korner o zaman ver topu diyerek racon kesilirdi...

counter Kez Okundu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder